
Biyolojik çeşitlilik hakkında hazırladığımız yazımızda sizlere ; biyolojik çeşitlilik hakkında bilgi verdikten sonra Türkiye'deki biyolojik çeşitlilikten kısaca bahsedeceğiz. Daha sonra ülkemizdeki biyoçeşitlilik önemine değineceğiz. İyi okumalar dileriz.
Biyolojik Çeşitlilik ve Türkiye’de Durum
Biyolojik çeşitlilik, canlıların farklılığını ve değişkenliğini, içinde bulundukları karmaşık ekolojik yapılarla, birbirleriyle ve çevreleriyle olan karşılıklı etkileşimlerini konu alan geniş bir durumdur. “Biyolojik çeşitlilik” kavramı ilk kez Elliot Norse ve arkadaşları tarafından ortaya atılmış olup, çeşitlilik üç aşamada tanımlanmıştır; genetik çeşitlilik, tür çeşitliliği ve ekosistem çeşitliliği.
Bunlardan genetik çeşitlilik kavramı, bir tür içindeki çeşitliliği ifade etmektedir. Belli bir tür, populasyon, varyete, alt-tür ya da ırk içindeki gen farklılığıyla ölçülür. Bu tür farklılıklar, örneğin, evcil hayvanlar ve tarımsal ürünlerin üretilmesini ve yaban hayatında değişen koşullara uyum sağlamasını sağlar.
Tür çeşitliliği ise alandaki ya da tüm dünyadaki türlerin farklılığını ifade eder. Tür çeşitliliği, genellikle belli coğrafi sınırlar içerisinde bulunan bütün türlerin matematiksel olarak ifadesi anlamına gelmektedir.
Son olarak ekosistem çeşitliliği bir ekolojik birim olarak karşılıklı etkileşim içinde olan organizmalar topluluğu ile fiziksel çevrelerinin oluşturduğu bütünle alakalıdır. Ekosistem; canlıların yaşaması için gerekli olan ve cansız varlıklardan oluşan - iklim, yeryüzü şekilleri- bütünsel bir yapıdır.
Ülkemizde Biyoçeşitliliğin Önemi Hakkında
İnsanoğlunun günümüzde ve gelecekte biyolojik çeşitliliğe olan gerekliliği kaçınılmazdır. Çünkü insanlar barınma, giyinme, ilaç ve beslenme gibi çeşitli kullanım amaçları olan bitkiler ve bu bitkilerden beslenen hayvanlar sayesinde yaşamlarını sürdürmektedir. İnsanoğlunun parçası olduğu ve varlığını sürdürebilmesi için temel desteği sağlayan ekosistemlerle uyumlu ve denge içinde, yaşam kalitesinin yükseltilmesi ve geliştirilmesi için yani sürdürülebilir bir yaşam ve doğa için biyoçeşitliliğin korunması oldukça önemli bir konudur.
Dünya yüzeyinin sadece %3′ünü oluşturan tarım alanları erozyon, yoğun kentleşme ve endüstrileşme, tuzlaşma gibi giderek artan verimli toprak kaybı ve bu toprak kaybının geri dönüşümünün olmaması insanları hem tarımsal ihtiyaçlarına sekte vurmakta hem de yaşadıkları çevreye zarar vermekte ve insanlar ile beraber diğer canlıları da etkilemektedir. Ayrıca, dünyada bir çok bitkisel madde yapay olarak elde edilmiş (sentetik lif, sentetik kauçuk vb.) olmasına karşın, dünyadaki insanların üçte birinin beslenmesi için gerekli olan çeltik, buğday, mısır ve patates gibi bitkisel besin maddeleri sentetik olarak elde edilememiştir. Bununla birlikte gün geçtikçe nüfus ve gelir artışına bağlı olarak besin tüketimi talebinin de artacağı kaçınılmaz olmasına rağmen, günümüzde nüfus artışına karşılık besin üretimi artışı yetersiz kalmaktadır. Bu nedenden ötürü, insanların besin gereksinimlerini karşılamak ve hızla gelişen endüstriye ham madde sağlamak amacıyla tarımsal üretimin de arttırılması gerekmektedir.
Klasik ve modern ıslah yöntemleri kullanılarak, yeni çeşitlerin geliştirilmesiyle tarımsal üretimin arttırılması çalışmaları hızla devam etmektedir. Bu amaçla geliştirilen yeni çeşitlerin özelliklerinin iyileştirilmesi için kullanılan yegane kaynağın “gen kaynakları” olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bugünkü şartlara göre ıslah edilen yeni çeşitlerin genetik kapasiteleri oldukça sınırlıdır. Gelecekte değişen biyotik ve abiyotik koşullara karşı yeni çeşitlerin geliştirilmesinde kullanılacak olan ve oldukça geniş genetik çeşitliliğe sahip gen depolarının yabani veya ilkel çeşitler olarak da adlandırılan gen kaynakları olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Bundan kaynaklı insanların hem neslini sağlıklı bir şekilde ilerletmesi hem de ekonomik yönden gelişmesi için biyoçeşitlilik korunması şarttır.
Özellikle ülkemizde yanlış tarım yöntemleri, su kaynaklarının dengesiz kullanımı, doğal çevreye verilen zararlardan kaynaklı biyoçeşitlilik azalmaktadır. Ayrıca avcılığın kontrollü yapılmaması anadolu panteri gibi hayvan türlerini de soyunu tüketmektedir. Biyolojik çeşitlilik insanlığın refahına büyük katkıda bulunmaktadır. Gelecekte karşılaşılabilecek olağanüstü durumlara karşı bir güvence o-lan biyolojik çeşitlilik, insanlığın sahip olduğu fakat önemini tam olarak kavrayamadığı, stratejik öneme sahip bir varlıktır. Bu stratejik kaynakların herhangi bir parçasının yok olması bütün dünya milletleri için yoksullaşmaya yol açacaktır. Bu sebeple biyolojik çeşitlilik, dünya mirasının istisnai öneme sahip bir parçasıdır.
Yeryüzünün yeri doldurulamaz bir parçası olan; bilim, kültür ve ekonomik açıdan giderek değerleri artan canlı türleri özellikle ticaret ve kaçakçılık sebebiyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.Bundan kaynaklı ülkemizde ve diğer devletlerde biyoçeşitliliği korumak için önlemler alınması gerekmektedir.
Biyolojik çeşitliliği ve dolayısıyla insanlığın geleceğini tahrip eden insanoğlu için belki de en acı olanı, çevreyi güzelleştirmek, orman alanları yaratmak, çevre dostu olmak adına genetik çeşitlilik ve ekolojik çeşitliliği içeren biyolojik zenginliklerin yok edilmesidir. Biyolojik çeşitlilik açısından önem taşıyan alanlarda arazide dikkate bile almadığımız bir ot, o alana diktiğimiz binlerce fidandan çok daha değerlidir. O halde biyolojik çeşitliliğin korunması için önem arz eden alanların koruma altına alınması tahribi önlediği gibi insanlığın geleceğini de koruma altına alacaktır.
Yazımızı okuduğunuz için teşekkür eder,sağlıklı günler dileriz.
Yazımızı okuduğunuz için teşekkür eder,sağlıklı günler dileriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme