
Dünyada artık eş cinsel konuları bilmeyen yoktur. Fakat bu kadar bilgi kirliliği içerisinde eş cinsel bireyleri daha objektif göstermek adına kadın eş cinselliğinden yani lezbiyenlerden bahsetmek isteriz. Ayrıca kadın kadına cinsel ilişkiden de bahsedeceğimiz yazımızın sizi aydınlatması dileğiyle iyi okumalar.
Kadın Eş cinselliği ve Eş cinsel Kadınlar
Eşcinselliğin oluşumu kadınlarda ve erkeklerde farklı oldukları için kadınlarda eşcinsellik durumu ayrı bir şekilde ele alınmatadır. Bir başka kadınla cinsel ilişkide bulunan ve uyarılan kadına sevici (lezbiyen) denir. Lezbiyen kelimesi Lesbos (Midilli) adasında yaşamış Sappho adlı, kadınlar arası aşka dair şiirler yazan bir şairin anısından gelir. Toplumlar erkek eşcinselliğine oranla kadın eşcinselliğini biraz daha hoşgörü ile karşılarlar. Adeta görmezliğe, bilmezliğe gelinir. Eşcinselliğe karşı önyargılı olanlar da dahil olmak üzere günümüzde genellikle lezbiyen ilişkilerden erkekler arası eşcinsel ilişkilerde olduğu gibi rahatsız olunmaz.Yani kadınlarda var olan eşcinsellik her nedense daha cazip gelmekte ve normal karşılanmaktadır.
Kadın Kadına Cinsellik Hakkında
Feodal toplumlardan bu yana ataerkil aile düzeni geçerlidir. Yani ailede ve toplumda erkek egemenliği söz konusudur. Erkekler kadınları meta olarak yani bir eşya olarak gördükleri için onların başka bir erkekle ilişkiye (zina) girmesine karşı soyun bozulacağı, mirasın dağılacağı kaygısıyla yoğun tepkiler geliştirmişlerdir. Kadın burada özne olarak değil soyu devam ettiren doğum makinası bir nesne olarak görülür. Bu sebeple erkeğin soyunu, mirasını etkilemeyecek olan lezbiyen ilişkiye fazlaca tepki gösterme gereğini hissetmemişlerdir. Hatta bu konu kanunlarımızda da vardır. Karısını başka bir erkekle sevişirken yakalayan bir koca zina nedeniyle boşanabilirken, lezbiyen ilişki sırasında yakalarsa bu durum zina olarak geçmemektedir. Kanunlarımıza göre zina olması için kadın cinsel organına erkek cinsel organının girmesi şart oluyor. Bu kara mizahı bir fıkra ile noktalamak istiyorum.
Toplumlarda lezbiyen ilişkiye karşı bu “aşırı tepki olmamasına” rağmen erkek eşcinselliğine oranla lezbiyen ilişkiler daha az sayıdadır. Kinsey’in araştırmalarında ABD’de erkeklerin eşcinsel ilişki kurma oranı %50′ye varırken, kadınlarda ancak %28 lerdedir. Tabii ki Türk toplumuna ilişkin doğru rakamları elde etmek toplumun yapısından ve eşcinsel bireylerin kaygısından kaynaklı pek mümkün değildir. Karşı cinsle ilişkilerin çok kısıtlı olduğu yerlerde, örneğin kızlara ait yanlı okullarda ve hapishanelerde bu durumun çok yaygın olduğu kabul edilir.
Ancak lezbiyen ilişkiyi heteroseksüel ilişkiden tamamen ayrı düşünmemek gerekir. Pomeroy’un dediği gibi “bir genç kız başka bir kıza karşı cinsel istek duymuş ve onun tarafından uyarılmışsa erkek çocuklarla ilişkiye giremez demek değildir. Dondurmayı seven bir kız pekâlâ pastadan da hoşlanabilir”. Bir kadın bir veya birkaç defa eşcinsel ilişkiye girmiş olabilir ama erkeklerle de beraberligi olmuştur. Böyle bir durumda belirleyici faktör eşcinsel ilişkilerin olup olmaması değil, karşı cinsle olan ilişkilerine oranıdır. Yani önemli olan kızlarla ilişkisinin olup olmaması değil, erkeklerle ilişkisinin ne olduğudur. Çoğu biliminsanı aslında bir çok bireyin gizli eşcinsel durumları olduğunu ve bilinçaltında bunları sakladıklarını iddia etmektedir.
Toplumumuzda bir çok kişi lezbiyen ilişkide bir tarafın erkek, diğer tarafın da kadın rolü oynadığını sanır. Bu genellikle böyle olsa da, aslında her ikisi de her iki rolü oynarlar. Kadınlar niçin eşcinsel ilişkilere girerler? Bu soruya da erkek eşcinselliğinde verdiğim yanıtı vereceğim. Bazı kişilerde hormonal, biyolojik etkenler sorumlu olsa da çoğunluğunda yaşam ile ilgili eğitimsel uygulamalar sorumludur. Bunlar da çocukluk çağındaki cinsel yani sexsuel yönelimlerle alakalıdır.
Her insanın ilk sevgi nesnesi annesidir. Erkeklerin aksine olarak kız çocuğunun ilk ilişkisi kendisiyle aynı cinsten olan bir özneye yani annesinedir. Yetişkin yaşa gelindiğinde karşı cins ile ilişkilerinde sorunlar çıkıp hayal kırıklığına uğradığı durumlarda bazen bu ilk eşcinsel ilişki sembolik olarak yeniden canlanabilir. Kadında babaya yönelik ilgi baba ile özdeşmeye dönüşebildiği gibi anneye yönelik ilgi de eşcinsel olma eğilimini arttırmaktadır. Bir diğerinde de baba ile özdeşleşme sonucu, anneyi babanın sevdiği biçimde sevme isteği gelişir. Bu tür kadınlar genellikle erkeksi tutumlar geliştirirler. Erkeklere özgü uğraşlar seçerek onlarla yarışma durumlarına geçerler. Freud bunlarda penis kıskançlığının bulunduğunu ve babaları ile özdeşleşmiş bu tip kadınlar için penisli kadın anlamına gelen “fal-lik kadın” terimini kullanmıştır.
Kimi zaman da kadınlarda sıklıkla görüldüğü gibi (feodal değer yargılarının etkisiyle) bir kız çocuğu doğurmak küçültücü bir olay gibi karşılanır. Hatta bazen de çevreden aşağılanır. (Oysa çocuğun cinsiyetini belirleyen erkekden gelen kromozomlardır) Böylece kadınlık kimliğini benimseyememiş ve kadınlığından nefret eden bir anne, kendisine kadınlığını her an anımsatan kız çocuğuna karşı bilinçdışı bir nefret ile davranmaktadır. Ayrıca anne evliliğinde mutsuzsa, sürekli olarak kocasını ve erkekleri kötüleyerek bu duygulan kız çocuğuna da aşılıyabilir. Bunun sonucunda da kız çocuğu kadınların zayıf, erkeklerin ise güçlü olduğu şeklinde bir değer yargısına kapılır. Erkeklere karşı kızgınlık duygulan veya güçlü babasına özenerek erkek gibi davranma eğilimi geliştirebilir. Annesi gibi ikinci sınıf bir kadın olma verine “erkek gibi olma” rolünü benimseyebilir.Bazı anne-babalar da kızlarını çocukluklarında çok özgür bırakırlar. 12-13 Yaşına gelinceye kadar kız çocuğu sokakta yaşın erkek arkadaşlarıyla beraber özgür bir şekilde atlar, zıplar ve oynar. Bu dönemde aile de hiç bir baskı yapmaz. Ancak 12-13 yaşlarında ilk adetini görüp memeleri de büyümeye başlayınca aile birdenbire kızlarına karşı tutumlarını değiştirirler. Baskı durumları özellikle gemç kızlarda var olan ahlak sistemine başkaldırmayla vuku bulur.
Tabii ki bu duygular içindeki kadınların hepsi de eşcinsel olmaz. Ama uygun ortam ve koşullar içinde bir kısmı da eşcinsel olabilir. Bunların bir kısmı evlenir. Ancak bunlar için de kocası ile cinsel ilişkide bulunmak bir angarya gibidir.
Anne baba olarak eğer kızınız veya oğlunuzda böyle bir eğilim hissederseniz yapacağınız en doğru davranış ona karşıt cins ile beraber olma olanağı vermenizdir. Fakat çocuğunuz zatan yönelim olarak eşcinsel bir eğilim göstermiş ise baskı yapmamak ve onu anlamak en doğrusudur .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder